Kız Kulesi, İstanbul denilince hele hele Üsküdar’dan bahsedilince herkesin aklına gelen resmin olmazsa olmaz parçalarından biridir. Manzarası ve güzelliği kadar efsaneleri ile de ünlüdür. En bilinen efsane ise kızını bir yılanın sokmasına engel olmak isteyen kral tarafından Marmara Denizi’ne inşaa ettirildiğidir.
Bir başka Türk Kız Kulesi efsanesi de Seyyid Battal Gazi hakkındadır. Battal Gazi, dönemin İslam Halifesi Harun Reşid’in ordusuyla İstanbul kuşatmasına katılır. Kuşatmadan sonuç alamayan İslam ordusu geri çekilirken Battal Gazi, Üsküdar’da kalmaya devam eder. Çünkü tekfurun kızına aşıktır. Ancak Üsküdar tekfuru, imparatorun izniyle kızını kuleye hapsederek onu Battal’dan koparmaya çalışır. Bunun üstüne Seyyid Battal, bir gece Kız Kulesi’ni basarak hem tekfurun kızını hem de kuledeki hazineleri alarak kaçar. Meşhur, “atı alan Üsküdar’ı geçti” deyiminin de bu efsaneye dayandığı söylenir. Peki bu iddialar doğru mu?
İki farklı medeniyetin de simgesi olan Kız Kulesi’nin mimari yapılanma süreci milattan önce 341 yılına kadar dayanır. O dönemlerde Kız kulesi boğazın bir çıkıntısıdır.
Milattan sonra 1110 yılında yani Bizans döneminde İmparator Manuel Commenos boğazdan geçen gemilerden vergi almak için kara parçası olan Kız Kulesi’ni küçük bir gümrük istasyonu haline getirir.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Kız Kulesi değişime uğrar. İçerisine toplar döşenen tarihi yapı, kale görünümüne bürünür.
1836 yılında İstanbul’da yaşanan ve 30 bin insanın hayatını kaybettiği veba salgını sırasında Kız Kulesi bir karantina adası olarak kullanıldı.
Kule bugünkü şekline ise 2. Mahmut döneminde yapılan çalışmalarla geldi ve en son 1995 yılında restore edilerek yeniden kullanılır hale getirildi.
Yani, Kız Kulesi’nin kızını bir yılanın sokmasına engel olmak isteyen kral tarafından Marmara Denizi’ne inşaa ettirildiği efsaneden başka bir şey değildir.